Konu: Mersiyye-yi Imam Hüseyin Paz Ağus. 31, 2008 11:06 pm
Muharremdir cihan ağlar
Her Muharrem geldiğinde bir hüzün çöker yüreğime. Gönlüme bir darlık gelir. Bilirim tarih “keşke” ile okunmaz; lakin yine de her muharremde, “ah keşke tarihimizde bu trajedi olmasaydı” demekten kendimi alamam. Kerbelâ, baştan sona bir trajedidir. Bir yanda kendini “kurban eden bir yüce can var”. O can ki, şah-ı şehîd, cümle şehitlerin şahıdır. O can ki, Efendimin biricik yadigârı, pâk Fâtıma’nın canıdır. O can ki, şâh-ı merdân, yiğitlerin, kâmil insanların, gönül adamlarının, mânâ ve ruh derinliğine ermiş bilgelerin, ilm-i ledün sırrına mazhar olmuş âriflerin şâhının, Allah’ın aslanının, Hayber Fatihinin canıdır. O can ki, bir yiğit, bir er kişi… Öte yanda iktidarın, mevki ve makamın, şan ve şöhretin, mal ve mülkün cazibesine yenik düşmüş, manayı, himmeti, hizmeti, şefkat ve merhameti unutmuş bir koca karabulut. Evet, karabulut. Bu karabulutların getirdiği kasırga, sadece şâh-ı şehîdi değil, kundakta bir bebek olan Ali Asgar’a değin o soylu, o pâk, o masum canların hepsine kastetmiştir. Günlerce susuz bırakmış, aç, biilaç bırakmış, sonra da hırsını alamayıp, zehirli oklarıyla ve kanlı kılıçlarıyla o masumlara akla gelmedik eziyetler ederek pek çoğunun kanını Kerbelâ toprağında akıtmış, bir kısmını da Şam zindanlarında mahkûm etmiş yahut da köle pazarında satmıştır. Her Muharrem geldiğinde, bedenim buradadır, ama aklım ve gönlüm Kerbelâ’da. Mahzunlaşır yüreğim, gözlerim yaş dolar, “keşkeli” cümleler kurarım… Olmaz; o hatırayı, o anı unutmak mümkün değildir. Unutmak niyetinde de değilim, lakin tarihten neden ders almadığımızı, niçin hala o acıların bizi birleştirmediğini sorar dururum.
MERSİYYE-Yİ İMAM HÜSEYİN
Muharrem'dir, kamer mahzun, güneş me'yus kan ağlar Felek sergeşte mebhut, hayrete dalmış cihân ağlar